Astana'nın bozulması Türkiye'yi vurur
Çavuşoğlu, Suriye Ordusu'nun güneyden ilerleyişine tepki göstererek Astana sürecinin ihlal edildiğini iddia etti. Oysa Esad El Nusra ile savaşıyor
Önce Dışişleri kaynakları, sonra Bakan Mevlüt Çavuşoğlu Suriye yönetiminin İdlib'deki ilerleyişinden şikayet etti. Çavuşoğlu, Anadolu Ajansı'na açıklamasında, Suriye Ordusu'nun ilerleyişinin, “Astana'daki çatışmaları önleme bölgeleri anlaşmasının ihlali” olduğunu savundu. Çavuşoğlu, Rusya ve İran'ı, Şam'ın ilerleyişini durdurmaya çağırdı. Dışişleri kaynakları da, Rusya ve İran Büyükelçilerinin Bakanlığa çağrıldığını duyurdu.
SURİYE ORDUSU'NUN İLERLEYİŞİNDEN ŞİKAYET
Suriye yönetiminin garantörünün İran ve Rusya olduğunu hatırlatan Çavuşoğlu, ateşkes ihlallerinde rejim veya rejimi destekleyen grupların sorumlu olduğunu savundu. Çavuşoğlu şöyle konuştu:
"İran ve Rusya sorumluluklarını yerine getirmeli. Garantör olduysanız ki, oldular, rejimi durdursunlar. Bu, basit bir hava saldırısı da değil. Rejim ilerliyor İdlib içinde. Burada niyet farklı. Buradaki el Nusra ya da HTŞ dediğimiz grupların mevcudiyetini bahane olarak kullanıp sivillere ve ılımlı muhalefete saldırmak".
SURİYE İDLİB'DE NE YAPIYOR?
Peki sahadaki durum ne?
Suriye Ordusu, Rusya'nın hava desteğiyle son birkaç aydır Hama ve Humus kırsalında IŞİD'e ve El Nusra'ya (Heyet Tahrir Şam ve Şam'ın Fethi Cephesi) karşı operasyonlarını yoğunlaştırdı. Geçen yılın sonunda önemli ilerleme sağlayan Suriye Ordu güçleri, İdlib'in kırsal bölgelerini tekrar kontrolü altına almaya başladı. Bu operasyonda öncelikli hedef, Eylül 2015'ten itibaren El Nusra adlı terörist grubun kontrolünde bulunan Ebu Zuhur Hava Üssü'ne ulaşmak. Böylece, farklı adlar altında faaliyette bulunan bölgedeki El Nusra hakimiyetine önemli bir darbe vurmak.
10 Ocak 2018 itibarıyla, civardaki 12 köy ve kasabayı ele geçiren Suriye Ordusu, Hava Üssü'nün 2 kilometre yakınına kadar ulaştı.
Bir yandan da Halep'in güneybatı kırsalında operasyonlarını sürdüren Suriye yönetimi, İdlib'deki terörist grupların lojistik kaynaklarını kesmeye çalışıyor.
ASTANA'DAKİ ANLAŞMA
Gelelim Bakan Çavuşoğlu'nun da vurguladığı Astana sürecine ve kurulan çatışmasızlık bölgelerine...
Çatışmasızlık bölgesi üzerindeki ilk anlaşma Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 3 Mayıs 2017'de Soçi'de yaptığı görüşmede sağlandı.
Daha sonra Astana'da Türkiye, Rusya ve İran'ın katılımıyla; Suriye devleti ve silahlı muhalif gruplar arasında yürütülen görüşmelerde bu bölgelerin nerelerde kurulacağı konusu üzerinde tartışıldı ve anlaşma sağlandı.
4 Mayıs 2017'de Türkiye, İran ve Rusya konuyla ilgili bir mutabakat metni imzaladı. Bu metne göre, Suriye yönetimi ile silahlı gruplar arasındaki çatışmaların en yoğun olduğu dört noktada "çatışmasızlık bölgesi" kurulması ve bunun da altı ay boyunca geçerli olması öngörülüyordu. Yine aynı metinde uygulamanın başarılı olması halinde sürenin uzatılacağı belirtildi.
Ağustos 2017'de bu bölgelerden üçü oluşturulmuştu. En son İdlib'deki kuruldu. Türkiye'nin denetiminde olan İdlib'deki bölge Ekim 2017'de faaliyete başladı. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) 13 Ekim 2017'de yaptığı açıklamada çatışmasızlık bölgesi ile şu bilgilere yer verilmişti:
“30 Aralık 2016 tarihinde Suriye'de ilan edilen ateşkes rejiminin sürdürülmesi maksadıyla, Türkiye, Rusya Federasyonu ve İran garantörlüğünde Astana Süreci başlatılmıştır. Astana Süreci kapsamında, ateşkesin tesis, gözetim ve devamını sağlamak, insani yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması ve yerlerinden edilenlerin evlerine dönmesi için uygun şartları temin etmek maksadıyla İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesinde görev yapacak Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları, 08 Ekim 2017 tarihinde icrasına başlanan keşif faaliyetleri ile koordineli olarak, 12 Ekim 2017 tarihinden itibaren Gözlem Noktalarını teşkil faaliyetlerine başlamıştır.”
EL NUSRA VE IŞİD KAPSAM DIŞI
Konunun bam teli ise şu: 2016'da adını Şam'ın Fethi Cephesi olarak değiştiren Nusra Cephesi ve onun başka cihatçı gruplarla birlikte kurduğu Heyet Tahrir el-Şam, IŞİD ve BM'nin terör listesindeki diğer örgütler ateşkes anlaşmasının kapsamının dışında.
Peki Suriye Ordusu sahada kime karşı ilerliyor?
-El Nusra bağlantılı gruplara karşı.
Ateşkes rejimi kimleri kapsıyor?
-Suriye yönetimi ile Astana sürecine katılan silahlı grupları.
O zaman, Suriye'nin İdlib'deki ilerleyişinde Astana'daki ateşkes anlaşması ihlal edilmiş mi oluyor?
-Hayır.
Son bir soruyla bitirelim:
Peki o zaman bu yaygara niye?
TSK'NIN İDLİB'DEKİ VARLIĞI
Öncelikle altı çizilmesi gereken konu şu:
TSK'nın İdlib'deki görevini, “oradaki muhalif gruplara askeri koruma sağlamakmış” gibi yansıtan açıklamalar en çok Türkiye'yi zorda bırakır!
Hele de, ABD Başkanı'nın Ulusal Güvenlik Danışmanı'nın ağzından Tayyip Erdoğan yönetimi terör destekçisi ilan edilirken...
13 Ekim 2017'deki açıklamada da vurgulandığı üzere TSK'nın görevi, “Astana Süreci kapsamında, ateşkesin tesis, gözetim ve devamını sağlamak, insani yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması ve yerlerinden edilenlerin evlerine dönmesi için uygun şartları temin etmek” ve böylece Suriye'de siyasi çözüme gidilmesini sağlamak.
Daha önemlisi; TSK'nın İdlib'de üslenmesi, ABD'nin bölgedeki terör gruplarını bahane ederek, PKK koridorunu Akdeniz'e ulaştırmasını önlemiş oldu. Bu nedenle, koridorun bozulmasında Fırat Kalkanı Harekatı'ndan sonraki ikinci önemli kazanım oldu.
ABD PKK BÖLGESİNİ PEKİŞTİRMEYE ÇALIŞIRKEN...
Üstelik, ABD ve bölgedeki ortağı İsrail, Astana süreci ve Türkiye-Rusya-İran merkezli bölgesel ittifakı bozmayı öncelikli hedef olarak önüne koymuş durumda. İran'daki gelişmeler de, İsrail'in Suriye'ye yönelik saldırıları da, Tayyip Erdoğan yönetimine yönelik ABD kaynaklı suçlama ve sıkıştırmalar da aynı hedefe ulaşmak için uygulanan operasyonun parçaları.
En önemlisi; ABD, Suriye'de Fırat'ın doğusundaki PKK bölgesini resmileştirmeye çalışıyor. ABD, PKK'ya silah yardımını IŞİD tehdidi bahanesi ortadan kalkmasına rağmen sürdürüyor ve ayrıca bunun devam edeceğini açıklamış durumda. Dahası PKK kontrolünde olan bölgeyi Irak'ın kuzeyinde yaptıkları gibi ayrı bir yönetim birimi olarak tanımaya hazırlanıyor. Bölgede PKK'yı “ordulaştırma”ya çalışıyor.
ÇÖZÜM SURİYE İLE ANLAŞMADA
Türkiye'nin lehine olan en gerçekçi ve kısa zamanda uygulanabilir çözüm, Astana'da kararlaştırıldığı üzere Suriye'nin toprak bütünlüğünün Beşar Esad yönetimince sağlanmasıdır. Bu nedenle, geçmiş husumet bir kenara bırakılarak, hızlı bir şekilde bu yola girilmesi gerekir.
Suriye'de Beşar Esad yönetimine alternatif arayışı Türkiye'nin işi değildir. Aksi takdirde, karşılıklı güvensizliklere rağmen kurulan bölgesel ittifak bozulacak ve süreç Türkiye'ye ağır bedeller ödetecek bir yola girecektir. Koridorun tümüyle ortadan kaldırılmasını sağlayacak yöntem, Türkiye ile Suriye'nin ortak hedefe yönelik eşgüdümlü askeri eylemlerini gerçekleştirmesidir. Arkasındaki ABD desteğine rağmen, PKK bölgesi kısa zaman içinde ortadan kalkacaktır.